Eskisi kadar hayatı sorgulayamıyorum. Ufak mutlulukların ardında koşturup, çok fazla yorgunlukla geçti ömrüm. Yaşım artık 26’yı doldurup, 27’den gün çalar oldu. Eskiden umarsızca sorguladığım her şeyi artık umursamaz oldum.
Bugün anneannem vefat etti. Hatta bu notu bile yolda giderken yazıyorum. Ne kadar üzüldüm sorusuna öylesine bir cevap bulamıyorum. Çünkü mantıklı yaklaşmaya çalışıyorum, duygusal yanım o kadar baskın değil. Uzun süredir alzheimer hastalığını taşıyordu. Son dönemde de bir süredir yoğun bakımdaydı, hatta 6 aydır konuşamıyordu. O yüzden üzülmek kavramından biraz daha uzak hislerim. Sağda solda zorunlu gezmekten de belki daha uzun normal kalacağı vakti, hastalığı daha da kısaya taşıdı. Zaten tüm bu hastalık belirtilerinin iyice ortaya çıkışı da dedemin vefatından sonraya denk geliyor. Düşünüyorum, dedem vefat ettiğinde de yine çok üzülememiştim. Yaşlıydı ve sanırım yaşlılara üzülmek o kadar kolay olmuyor. Gençlere daha çok üzülüyoruz ama neden bilmiyorum. Belki yaşlılar en güzel şekilde çocuklar yetiştirip, bir şekil kendi standartlarında güzel bir hayat yaşayıp, göçüp gidiyorlar, en azından hayat döngüsünü tamamlıyorlar. Bizim de olacağımız belki de bu. Bundan bilmem kaç yıl sonra, benim torunum da aynı şeyleri sorgularken, dedesinin yazılarını bulacak kimbilir.
Belki de tüm hissizlik, çoğu çevremde gördüğüm, büyükanne, büyükbaba, dede kavramlarını çok az taşımamdandı. O bağ hiçbir zaman pek güçlü olamadı, en azından arkadaş çevremde gördüğüm kadar olamadı. Baba tarafım daha erken yaşadığı için bu durum, o yüzden çok fazla olamadı. Babaannemi hiç tanımadım, babam bile askerdeymiş vefat ettiğinde. Dedemi ise çok ufaklıktan anımsıyorum, o da çok az.. Annannem sessiz, dedem baskındı. Galiba o yüzden sessizdi:) Hatırladığım güzel anılar, anneannemin o eski açılır kapaklı sobasında yaptığı ekmekler sanırım. Elinin ayarı güzeldi denir ya, o pişerkenki kokusu tüm her yeri sarardı ve o kokuyu hala anımsıyorum. Galiba insanların bu konuda dedikleri doğru, kokular bizi anılara bağlıyor.
Ellerimi bir çok insan beğendiğini söylemiştir, bunu çevremde çok duydum. Sanırım bunların asıl mimarı anneannemle dedem. İkisinin de elleri ve tırnakları çok güzeldi, onlardan çaldığım gibi ince ve uzun. Annem onlardan almış ellerini, ben de sanırım annemden almışım. Belki de anımsanacak şeyler düşünüldüğünde, eller daha etkili ve hatırlatıcı gücü daha belirgin.. O yüzden belki de en güzel hatıra.
Eskisi kadar yazmayınca, eller ve düşünceler pas tutuyor sanırım. Hayatı sorgulama yaşının iyice geldiği dönemlere geldim gibi. Yaş 30’a yaklaştıkça, düşünceleri dizginlemek biraz daha zor oluyor. Zarif yaşantımızın, kırılgan satırları sanki..
Anımsanacak çok şey, hatırlanacakta pek fazla düşünce var gibi fakat, çok azına sahip olup, elmas gibi kalpler oluşturabilecek kadar yaşıyoruz.