Etiket: umutsuzluk
-
kırılma noktası
İnsan geriye dönüp baktığında, hayatındaki kırılma noktalarını çok çabuk fark ediyor. Belki de geçmişe takılmaların altındaki temel sebep bu olabilir. Çünkü o ince kırılmalarda, ufacık bir çizgi farklı olsa, çok farklı düşüncelerin ve hayatın içerisinde yaşanıyor olabilirdi. Bu anlamda kader olarak adlandırılan çizginin kırılmasını hayal etmek çokta zor bir düşünce olmayabilir. Bazen değiştirilmek istenen çizgiler…
-
kırıntılar
Hayatım boyunca hiçbir şekilde adını görmek istemediğim insanlar ve temizleyip, arınmak istediğim çok fazla hayat kırıklığı var. Çünkü bunlar artık beni ben yapan şeyler değil, benliğimi benden çalan şeyler bütününü oluşturuyor… Bunca kırıntının parçalarını birleştirmek, binlerce taşlık domino oluşturmaktan farksız hale geldi. Nereden toparlamaya çalışırsam çalışayım, bir rüzgâr oluşturduğum tüm taşları devirmeye başlıyor. Tekrar başa…
-
damla
içimizdeki sevgi bir bardak su gibi.. bardak bu kadar boşken taşamazsın çocuk. içindeki tüm sevgiyi saçamazsın, uzun zaman önce içinde kurumuş, sana ait olmayan bir şeyi, yeniden yerine gelmeden, taşıramazsın. .. içerideki sevgi o kadar kurumuş ki, birkaç su damlası gibi anlarla, koca bardak doldurmak o kadar zor ki. hele de bardak sızdırıyorken.. .. “dedi…
-
kıymetli yalanlar
bize ait hayat farklı kalemlerle yazılmış sanki. herkesinki rengârenk süslerle doluyken, bizimkisi üç renkten ibaret. siyah, gri ve kahverengi.. .. renkleri sonradan öğrendim ben. karanlıkta yürümeyi öğrenince, ne renge ihtiyacınız oluyor, ne de aydınlığa.. .. ben aydınlığa sonradan dahil oldum, ama hep bana sunulanlar yapay oldu. ne gerçeğin ortasında gözüm kamaştı, ne de kalbim pırıl…
-
masal
yüzümü göğe çevirdim, gönlümü bir tek ona açtım.. yalnızlık benim umudumsa, çekmek için bu yola girdim.. .. anlaşılamayan biri olmak zorken, anlamsızlığın ortasında mahsur kaldım.. beni anlayan bir tek kişi varken, sessizlikte yine onu arıyorum.. .. benden uzak aşkla göçerken, benim üzülmemem için iten, beni üzülme diye kovan, aşka yol olmaya çabalıyorum.. .. bu yorgun,…
-
sonsuzluğa
artık korkuyorum yalnızlıktan. .. ne dilde kaderin kaldığı, ne de gönülde doğrunun kaldığı, öyle zor bir hayat ki önümüze sunulan.. .. beklemenin bu denli alışılmış olmadığı, umutların ısıtılamayan eller içinde kaybolduğu, yalnızlığın tepemizden bakan güneş gibi kavurduğu, koskoca bir hayat, bana dokunan.. .. sabah, akşam, gündüz ve gece.. sanki hepsi yalnızlığa birer hece.. .. hiç…
-
mutluluk kekleri
bazen neden yalnızlığı seçtiğimi, çok daha iyi anlıyorum. bazen içine düşsem de, kimsenin triplerine katlanamıyorum. .. kimsenin de benim mutsuzluğuma katlanmasını, hiç ama hiç istemiyorum. bu yüzden sevdiğim bir söz gibi, “biriyle mutsuz olacağıma, yalnız mutsuz olurum daha iyi.” düşüncelerini hep benimsiyorum.. .. ne bir kelimeyi, ne bir düşünceyi, bazen sadece sessizliği benimsiyorum. .. ve…
-
umut-suz
hayatı nedensiz yaşayanlardan olabilmek ne güzeldi. bir çocuğun saflığındaki yaşamın değişebileceğini görmek.. farkında olmadan ağırlaşan bedenimizi taşımak gibi, hayatı da taşımak çok zor geliyordu artık.. .. bir umut tanesini ellerinde taşıyan, renkli gözlü bir çocuk gibiydi hayat. bir şeyleri kırıp döktüğü için içinizden çok kızsanız da, gözlerine baktığınızda kıyılmazdı hiç.. .. o küçük çocuk yerini…
-
seviyorum, yalnızlığımı
gözyaşlarımla seviyorum. umutlarımla seviyorum. umutsuzluklarımla seviyorum. hiç kimseyi hiç sevemediğim kadar seviyorum. inandıklarım kadar seviyorum. inanamadıklarım kadar seviyorum. sövdüğüm için seviyorum. sarıldığım için seviyorum. sevebildiğim için seviyorum. sessizliğim için seviyorum. sessiz olduğu için seviyorum. masalları barındırdığı için seviyorum. beni onlara inandırabildiği için seviyorum. kendime inanmadığım için seviyorum. inadına benimle yarıştığı için seviyorum. ellerim üşüdüğü için…