yol

Bir şeyler yazacak ve hatta bir şeyler anlatacak kimsemin pek kalmadığı dönemlerin tam ortasından yürüdüğümü hissediyorum. Orta yaş dediğimiz şeye yaklaşmanın minik kırıntılarından bir tanesini taşımaya başladığımdandır belki de. Aslında anlatacak hiçbir şeyim yok derken gerçekçi davranıyordum. Çünkü ciddi anlamda anlatacak hiçbir şeyim, hiçbir hissim, hiçbir düşüncem yok. Tamamen bir boşluktayım. Hatta bu boşluk içimde… Okumaya devam et yol

aç kanatlarını

belki günün birinde aşık olacağını, sevileceğini zannedeceksin.. olamayacağından değil, sadece aşk olmadığını fark edeceksin.. .. günler birer birer azalıp, hayatından insanlar geçecek. fark etmeyeceksin hislerini; birer birer aşk diyeceksin. .. fotoğraflar çekilip, sosyalleşeceksin. bir diğeri giderken, öbürünü sileceksin. kalkıp üstüne bunlara, aşk diyeceksin. sonra aşk nerede diye, hep söyleneceksin. .. hisler aldatıcıdır. insanlar daha da… Okumaya devam et aç kanatlarını

unutmak

.. ve bir kadının kolları arasında ağlamak, gözyaşı dökmek.. sessiz sakin ama adımları kuvvetli inanışın, can çekişen çığlıkları arasında yürünmeye çalışılan bir yol gibi.. .. dokunulan tenler ve ruhlar, fakat sessizlik ardında unutulan tüm umutlar.. ve unutmaksa, cennetin kapılarını aralayan bir düş gibi..

kırıntılar

Hayatım boyunca hiçbir şekilde adını görmek istemediğim insanlar ve temizleyip, arınmak istediğim çok fazla hayat kırıklığı var. Çünkü bunlar artık beni ben yapan şeyler değil, benliğimi benden çalan şeyler bütününü oluşturuyor… Bunca kırıntının parçalarını birleştirmek, binlerce taşlık domino oluşturmaktan farksız hale geldi. Nereden toparlamaya çalışırsam çalışayım, bir rüzgâr oluşturduğum tüm taşları devirmeye başlıyor. Tekrar başa… Okumaya devam et kırıntılar

düş

Ufak bir evimiz olsun istiyorum.. Yerleri koyu kahverengi parke olsun ve bitiminde beyaz duvarları başlasın. Alçılı dümdüz duvarlara sahip olsun. Aslında yerde halı olmasın. Belki sadece üzerine uzanılabilecek kadar bir halı olsun. Pencereleri upuzun olsun. Tabii ki uzun pencerelere de yüksek tavan yakışır, tavan alabildiğince uzun olsun.. Pencerelerin yanında beyaz L şeklinde bir koltuk takımımız… Okumaya devam et düş

damla

içimizdeki sevgi bir bardak su gibi.. bardak bu kadar boşken taşamazsın çocuk. içindeki tüm sevgiyi saçamazsın, uzun zaman önce içinde kurumuş, sana ait olmayan bir şeyi, yeniden yerine gelmeden, taşıramazsın. .. içerideki sevgi o kadar kurumuş ki, birkaç su damlası gibi anlarla, koca bardak doldurmak o kadar zor ki. hele de bardak sızdırıyorken.. .. “dedi… Okumaya devam et damla

dört duvar

Yalnızlığın duvarlarını dışarıdan içeriye ördükçe, nerede sınırın daralacağını ve oradan nasıl çıkmam gerekeceğini öğrenemez hale geldiğimde, bazı şeyler için çok geç olduğunun farkına vardım. Aslında büyümek bu kadar karamsarlığın ardına saklanılabilecek duvarlar örmek olmamalıydı. Çocukken çok farklı hayalleri olan birisi değildim. Büyüyünce ne olacaksın dediklerinde, her seferinde bilmiyorum diyen birisi oldum. Çünkü büyümek benim için… Okumaya devam et dört duvar

kıymetli yalanlar

bize ait hayat farklı kalemlerle yazılmış sanki. herkesinki rengârenk süslerle doluyken, bizimkisi üç renkten ibaret. siyah, gri ve kahverengi.. .. renkleri sonradan öğrendim ben. karanlıkta yürümeyi öğrenince, ne renge ihtiyacınız oluyor, ne de aydınlığa.. .. ben aydınlığa sonradan dahil oldum, ama hep bana sunulanlar yapay oldu. ne gerçeğin ortasında gözüm kamaştı, ne de kalbim pırıl… Okumaya devam et kıymetli yalanlar

yanılsamalar

bir süredir yazmayı bırakmıştım sanırım. sessizliğe alışmak nedense daha güzel geliyor. .. yalnızlığa uzaktan yaklaşıp baktığımda, yaşadığım hayat denen algı tamamen bir illüzyonmuş. ne elde tutulur bir gerçek, nede dile gelir bir sonuç var ortada. .. bildiğim tek şey yalnızlığın nasıl bir şey olduğu. .. söyleniyor veya bıkmış gibi dursam da, aslında aradığım şeyin bu… Okumaya devam et yanılsamalar

sonsuzluğa

artık korkuyorum yalnızlıktan. .. ne dilde kaderin kaldığı, ne de gönülde doğrunun kaldığı, öyle zor bir hayat ki önümüze sunulan.. .. beklemenin bu denli alışılmış olmadığı, umutların ısıtılamayan eller içinde kaybolduğu, yalnızlığın tepemizden bakan güneş gibi kavurduğu, koskoca bir hayat, bana dokunan.. .. sabah, akşam, gündüz ve gece.. sanki hepsi yalnızlığa birer hece.. .. hiç… Okumaya devam et sonsuzluğa