düş

Ufak bir evimiz olsun istiyorum..

Yerleri koyu kahverengi parke olsun ve bitiminde beyaz duvarları başlasın. Alçılı dümdüz duvarlara sahip olsun. Aslında yerde halı olmasın. Belki sadece üzerine uzanılabilecek kadar bir halı olsun. Pencereleri upuzun olsun. Tabii ki uzun pencerelere de yüksek tavan yakışır, tavan alabildiğince uzun olsun.. Pencerelerin yanında beyaz L şeklinde bir koltuk takımımız olsun. Rahatlamak için üzerine uzanayım, birlikte uzanalım.. Ortada güzel koltukla uyumlu alçak bir masa olsun. Arkadaşlarımız gelir; oyunlarımıza altlık, sohbetlerimize destek olur. Karşısında kocaman bir tv ya da projeksiyon olsun. Canımız sıkıldığında koltuğa uzanıp film izleyelim, bazen de keyif için oyun oynayalım. Görüntünün içinde kaybolup aydınlığa savrulalım..

Beyaz bir kedimiz olsun fakat o da benim gibi uysal, belki de biraz sırnaşık olsun.. Üçümüz o evin içerisinde huzur bulalım. Duvarda güzel tablolar yer alsın. Aslında belki ikimizde beceremeyiz fakat kendimizden bir şeyler olsun. Tuvale içimizdeki renkleri akıtalım. Sonra duvarlarda küçük küçük fotoğraflarımız olsun. Yılların, ayların belki de en özen günlerin anısı olsun. Fakat bu fotoğraflar çok büyük olmasın. Birer ipucuymuşçasına polaroidler tadında olsun, anılar saklasın. Evimize gelenin merak edip hoşuna gideceği anılar bırakalım..

Perdeler bize özel olsun. Belki malzemesini alıp, ellerimizle kesip biçer, hazırlarız. Yine de bu pencerenin büyüklüğünü gölgelememeli. Pencerelerin camları dışarıdan gözükmeyecek şekilde olsun fakat içeriden dışarı baktığımızda biz her şeyi net görelim. Pazar günleri kahvaltımızı dışarıda yapıp dolaştıktan sonra, pencerenin gökyüzünü izleyelim. Ben bulutları çok severim, gün batımında bulutlar çok güzel olur.. Onlar çoğu zaman huzurumun yansıması gibidir. Bazense kar yağar, pencerenin önüne iki sandalye koyarız. Özellikle koltuk olmasın istedim, ağır olmamalı. Daima orada iki temiz kadeh olsun. Belki çok az şarap içip, dans ederiz, sandalyeler kolayca kaldırılsın..

Güzel bir ses sistemimiz olsun. Evin her yanından duyulabilecek şekilde, kaliteli olsun.. Evin ışıkları az olsun ama aydınlatması beyaz olsun. Ben çok fazla karanlıktan kaldım, aydınlığa çok fazla özlem duyuyorum. Bizim aydınlığımız yeter ama o da olsun.. Fakat bu demek değil ki hep aydınlık olacak; her bir köşede mumlar olsun.. Hepsini adım adım yakıp huzur bulalım. Sakinliğe sahip olup, bolca gülümseyelim..

Mutfakta tıpkı Amerikan mutfakları gibi ortada bir bölüm olsun. Yemek hazırlıklarımızı orada yapalım, bazen orada yiyelim. Türk mimarisinin kötü ve özensiz dar mutfaklarına tıkılıp kalmayalım.. Ben yemek yemeyi çok severim, sanırım sende seversin. Orada beraber yemekler yapalım. Yeni şeyler deneyelim, hatta başarısız olup, yenmeyecek kadar yemekler yapıp, en sonunda dışarıdan yemek söyleyelim..

Evin içinde bizi üst kata taşısın bir merdiven olsun. O üst kat bizim en özel mabedimiz olsun. Tek oda olarak bizi karşılasın. Tahta görünümlü yatağı ve bembeyaz örtüleriyle, göz kamaştırsın. Orada pencerenin yanında bir küvet olsun. Süslü modern bir şey değil, eski fakat etrafı mumlarla da süslü olsun. Üst kat bu yüzden çok özel olsun. Misafirperver değil belki ama huzuru bize özel olsun..

İkimizde çalışırız belki ama yine de ben eve yorgun olsam da heyecanlı geleyim, sense beni her zaman ufacık bir öpücükle karşıla. Bazen sessiz kalırız, bazen de bolca gülümseriz ama sussak da hep birbirimizi anladığımızın rahatlığını içimizde taşıyalım. Ben tek eşliyimdir; âşık olduğum an benim için dünya gözden kaybolur. İçimizdeki bu aşkı zayıflatacak yalanlarımız hiç olmasın. Tüm sessiz huzuruyla benliğimizi gerçekliğe taşıyalım..

Hatta sen hep huzur ol, ben hep gülümseme olayım. Tüm nefessizliğin ardında dudaklarımıza gülümsemelerimizi konduralım..

Ben o güne dek, biraz yorgun ve kırgın gelecek olsam da, unutturur musun bana tüm kötü geçmişimi? Aslında kötülüğünden değil, hepsi beni ben yapan, olmam gereken insan haline getirdi fakat bazısı çok yordu, bazısı da çok üzdü. Çok kırıldım, parçalandım. Yapıştırdıkça daha da kötü hale dönüştüm..

Sıcaklığınla erisem, sıfırdan huzurunla şekillensem; yaşam enerjime varlığınla tekrar sahip olup, sonsuzlukta sessizliğine sarılsam, güzel olmaz mı?

Bunları söylesem de, umarım senin de o güne dek gücün ve ışığın sonsuz olur..

Olmasa da önemli değil..
Ben buradayım.
Seni bekliyorum.
Acelem yok..

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

four + 1 =