kırılma noktası

İnsan geriye dönüp baktığında, hayatındaki kırılma noktalarını çok çabuk fark ediyor. Belki de geçmişe takılmaların altındaki temel sebep bu olabilir. Çünkü o ince kırılmalarda, ufacık bir çizgi farklı olsa, çok farklı düşüncelerin ve hayatın içerisinde yaşanıyor olabilirdi. Bu anlamda kader olarak adlandırılan çizginin kırılmasını hayal etmek çokta zor bir düşünce olmayabilir. Bazen değiştirilmek istenen çizgiler… Okumaya devam et kırılma noktası

siyah

bu gece tüm kırılmış kalplerden özür dileme vaktidir.. kapattığım tüm kapılara, kaçındığım tüm yollara ve de yaşanmasına izin vermeyerek belki de çok üzdüğüm tüm güzelliklere.. .. maalesef artık değiştim. insanlara inancı kalmayan, aşk anlayışı kandırılmış, tutulmayan sözlerle hiç edilmiş, üzerine utanılmadan iç dünyası piç edilmiş bir gerçekliğim. yokluğumdan doğan rüzgârların sessizliğiyim. yalnızlığın kalbi, mutsuzluğun başlangıç noktasıyım.… Okumaya devam et siyah

kırıntılar

Hayatım boyunca hiçbir şekilde adını görmek istemediğim insanlar ve temizleyip, arınmak istediğim çok fazla hayat kırıklığı var. Çünkü bunlar artık beni ben yapan şeyler değil, benliğimi benden çalan şeyler bütününü oluşturuyor… Bunca kırıntının parçalarını birleştirmek, binlerce taşlık domino oluşturmaktan farksız hale geldi. Nereden toparlamaya çalışırsam çalışayım, bir rüzgâr oluşturduğum tüm taşları devirmeye başlıyor. Tekrar başa… Okumaya devam et kırıntılar

damla

içimizdeki sevgi bir bardak su gibi.. bardak bu kadar boşken taşamazsın çocuk. içindeki tüm sevgiyi saçamazsın, uzun zaman önce içinde kurumuş, sana ait olmayan bir şeyi, yeniden yerine gelmeden, taşıramazsın. .. içerideki sevgi o kadar kurumuş ki, birkaç su damlası gibi anlarla, koca bardak doldurmak o kadar zor ki. hele de bardak sızdırıyorken.. .. “dedi… Okumaya devam et damla

masal

yüzümü göğe çevirdim, gönlümü bir tek ona açtım.. yalnızlık benim umudumsa, çekmek için bu yola girdim.. .. anlaşılamayan biri olmak zorken, anlamsızlığın ortasında mahsur kaldım.. beni anlayan bir tek kişi varken, sessizlikte yine onu arıyorum.. .. benden uzak aşkla göçerken, benim üzülmemem için iten, beni üzülme diye kovan, aşka yol olmaya çabalıyorum.. .. bu yorgun,… Okumaya devam et masal

beyaz düşler

hayatın gelebileceği en uç noktada masumane bir aşkı yaşamaktı.. adını koyduğum bu huzurla, peri masalına ortak olmaktı.. .. hüznün derinizden döküldüğü, nefesinizin huzura dokunduğu, anlamsız boşlukların azalıp, anlamlı gülüşlerin galip olduğu bir; hayat.. .. hayal edilemeyen, hayal edilenin de ötesinde bir dokunuş, elleri sıcak, ruhu aydınlık bir beden; yorgun ama sessizliğe savaş açan.. güçlü bir… Okumaya devam et beyaz düşler

mutluluk kekleri

bazen neden yalnızlığı seçtiğimi, çok daha iyi anlıyorum. bazen içine düşsem de, kimsenin triplerine katlanamıyorum. .. kimsenin de benim mutsuzluğuma katlanmasını, hiç ama hiç istemiyorum. bu yüzden sevdiğim bir söz gibi, “biriyle mutsuz olacağıma, yalnız mutsuz olurum daha iyi.” düşüncelerini hep benimsiyorum.. .. ne bir kelimeyi, ne bir düşünceyi, bazen sadece sessizliği benimsiyorum. .. ve… Okumaya devam et mutluluk kekleri

umut-suz

hayatı nedensiz yaşayanlardan olabilmek ne güzeldi. bir çocuğun saflığındaki yaşamın değişebileceğini görmek.. farkında olmadan ağırlaşan bedenimizi taşımak gibi, hayatı da taşımak çok zor geliyordu artık.. .. bir umut tanesini ellerinde taşıyan, renkli gözlü bir çocuk gibiydi hayat. bir şeyleri kırıp döktüğü için içinizden çok kızsanız da, gözlerine baktığınızda kıyılmazdı hiç.. .. o küçük çocuk yerini… Okumaya devam et umut-suz

bir düğme

kaybetmiş olmanın mağrurluğunu hissetmek gibiydi, yalnızlıktan alınan ilk nefes.. sebebini hiç anlayamadığın yağmurla bütünleştikçe, toprak kokusu gibi saçılıyordun dört bir yana.. aslında niye yaşadığını algılayamadığın bu saçma sapan hayat yüzündendi bütün karamsarlıklarımız ve bakışlarımızdaki hüzünler.. ilk kez koşmak istemeyip, gözyaşlarına boğulmayı kabullenecek kadar çok sevimsiz bulmuştum bu hayatı.. anlamaya çalıştıkça bitap düştüm, anlamaya başladıkça da… Okumaya devam et bir düğme

kayboluşun anahtarı

hislerim artık, bilinmezleri oynuyor. ne hissettiğimi bilmeden, yaşamam gerektiği gibi yaşıyorum.. .. oynadığım bu oyun bahçesi, çok tozlu.. göremiyorum hiçbir şey.. .. ağlamak istiyorum. parmaklarımda hep bir gözyaşı. anlamıyorum artık anlamsızlığı.. .. gece öyle soğuk ve manasız ki. üşüyorum sadece.. .. ellerim değil, vücudum değil, kalbim üşüyor.. .. sarmaladıkça buzlar etrafını, ısıtmak o denli zor… Okumaya devam et kayboluşun anahtarı