kar tanesi

yine bir merdiven,
ayak ucunda bekleyen,
aynı çocuk..
..
umursamaz tavırlarıyla
kendini kandırmaya çalışsa da;
mümkün olmadığını
çok iyi biliyordu.
..
yukarıdaki kapıya ulaşmanın,
çok zor olduğunu..
..
aslında belki de,
oraya ulaşmak sandığından
daha da kolay.
ama ya kapı kapalıysa..
..
hep bu korkular,
hayatları yönlendiren..
..
kapıyı çalmaya korktuğumuz kadar,
zile basıp kaçarken yakalanmaktan da,
bir o kadar korkuyoruz..
..
çocuk bekliyordu.
nasıl çıkacağını bilmeden..
daha çıkmadan,
öyle çok yorulmuştu ki..
..
hikayenin başlangıcı;
nefes alıp vermenin çok zor olduğu,
çok soğuk bir kış akşamıydı..
kar yağıyordu,
lapa lapa..
..
karlar düşerken dudaklarına
nefes almayalı,
uzun zaman olmuştu..
..
sokak lambaları sayıca fazlaydı,
gökyüzü zaten bembeyazken,
bu kadar aydınlığa ne gerek vardı ?
..
hep karanlıklar içine gömülürdü.
ilk kez aydınlık sokakta yürüyordu,
hayata ve soğuğa aldırmadan..
..
paltosunun düğmelerini ilikledi,
kar yağmayan bir köşeye geçti ve
bir sigara yaktı..
..
uzun nefesler değil,
kısa kısa nefesler ile,
tadını çıkardı soğuğun..
bir sigarayla.
..
yürümeye devam etti.
sapsarı ışıklar,
kar tanelerini o kadar güzel gösteriyordu ki,
gülümsedi.
“özlemiştim bunu” dedi.
..
aslında hikayeyi zorlaştıran kısım,
söylemek istenenlerin,
söylenilememesiydi.

sessizlik,
bir şeyleri  anlatamıyordu.
konuşmak,
olduğundan daha da zordu..
..
duymuyorlardı aslında,
birbirlerini.
anlattıkları şeyler hep çok farklıydı.
..
aslında ortak şeyler anlatıp,
farklı cümleler kuruyorlardı.
..
ve yine merdivenler..
adım atmayı tekrar tekrar düşündüğü,
korkup kaçmak istediği..
..
kapıya vurup kaçmak istiyordu aslında,
bir o kadarda bir mektup atmak istiyordu,
kapının altından.
elleriyle yazdığı,
gözyaşlarıyla düğümlediği..
dudaklarıyla mühürlediği..

korkuyordu,
bir şarkıydı duyduğu..
üşüyen ellerini sarmak istediği,
‘sen benim’ dediği.
..
telefondan gelen bir melodiydi,
ankara’nın kış akşamında dinledikleri..
ve kar tüm hızıyla yağmaya devam ediyordu.
çocuğun istediği gibi..
hep hayal ettiği gibi.
sarıldı.
ve sustu.
..
bu anlar mıydı
çocuğun seslenmek istediği,
yoksa içtiği bir şeyin etkisi miydi
hep konuşmak isteği.
..
camlar buğuluydu.
görmüyordu içeriyi,
oturduğu merdivenin ucunda..
..
bir ışık gördü,
kapının ardında beliren..
kıza ellerini uzattı.
ve kız bir üst basamağa oturdu.
..
çocuk, kızın dizlerine başını yasladı
ve kız bir sigara yaktı.
..
aynı şeyleri,
farklı yollardan istediklerini
fark etmişti,
ikisi de.
..
kız sigarasını söndürdü ve
“gitmem gerekiyor” dedi.
“peki” dedi, çocuk.
..
kız içeri girdi,
kapıyı kapattı.
ışıklar sönmüştü,
karanlık her yere hakimdi artık..
çocuk merdivenlerden inerken,
arkasını döndü ve son bir kez baktı.
buğulu camın ardında gördüğü tek şey,
kızın el sallayışıydı,
yüzünü görmedi.
karşılık verdi çocuk.
..
arkasını dönüp uzaklaşırken,
bir damla gözyaşıyla,
bir cümle döküldü dudaklarından:
“hoşça kal.”

1 yorum

  1. aynı hayat birden fazla kişiyle nasıl paralel bir hisle yaşanabilir bimiyorum.. ama yazdıklarını yaşadığımı hissediyorum bu da nasıl yaşanır anlatamıyorum.
    Aktarımın ve kalem gücün hiç bitmesin.. bitmesin ki gücümü her yitirdiğimde dönüp baktığım şu sayfalardan hatırlayayım..

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

four − 2 =