yalnızlık..
ne kadar çok hüküm sürdü hayatımda..
bitmek bilmeyen, sonu gelmeyen bir krallık misali..
ve hüzün..
yegâne krallığımın vazgeçilmez mutluluğu..
gözlerimden durmadan çağlayan yaşlar..
tıpkı bir su kaynağı gibi..
sonunun gelmeyeceğini düşündüğüm,
uğruna gözyaşları döktüğüm,
bembeyaz bulutlarla gördüğüm,
yağmur taneleri gibi hüzünlenip,
damlayıp..
dudaklarıma düşerek,
düğümleniyor..
nefes alamıyorum..
birisi ‘ağlamak kayıp çocuk bu şehirde‘ demişti.
o çocuk kayboldu.
geriye sadece onun gözyaşları kaldı..
tükendi..
damarlarımdan kalbime giden,
mutluluk dolu sıvıyı,
tükettiler…
tıpkı bir kan emici gibi.
sadece hiçbir zaman hissedemedikleri,
onların kazanamadığı bir tek şey uğruna.
mutluluk uğruna.
bendeki insanlığı böyle aldılar.
bana sadece bir beden kaldı.
doğduğumda seslendikleri,
sadece adını bildiğim,
bir ten, bir yüz,
ve bir beden..
giden ruhumun rengi ise..
esen rüzgarla dökülen yapraklar gibi,
çaresizce düşüşün,
umutsuzluğun altında ezilişin,
timsali gibi;
sadece kahpe oldu..
Yorumlar
“yalnızlığımın krallığı” için 2 yanıt
Herkesin bir yalnız krallığı var aslında… Herkes kendine hem hükümdar hem halk… Beni alıp götürdü yazdıkların yüreğine sağlık
Hayatımın en önemli günlerinden; 10 kasım 2008. 5 şubat 2012 den yazıyorum bunu, ve artık ne kasımın önemi kaldı, ne de sonbaharın..