Etiket: soğuk
-
kırıntılar
Hayatım boyunca hiçbir şekilde adını görmek istemediğim insanlar ve temizleyip, arınmak istediğim çok fazla hayat kırıklığı var. Çünkü bunlar artık beni ben yapan şeyler değil, benliğimi benden çalan şeyler bütününü oluşturuyor… Bunca kırıntının parçalarını birleştirmek, binlerce taşlık domino oluşturmaktan farksız hale geldi. Nereden toparlamaya çalışırsam çalışayım, bir rüzgâr oluşturduğum tüm taşları devirmeye başlıyor. Tekrar başa…
-
düş
Ufak bir evimiz olsun istiyorum.. Yerleri koyu kahverengi parke olsun ve bitiminde beyaz duvarları başlasın. Alçılı dümdüz duvarlara sahip olsun. Aslında yerde halı olmasın. Belki sadece üzerine uzanılabilecek kadar bir halı olsun. Pencereleri upuzun olsun. Tabii ki uzun pencerelere de yüksek tavan yakışır, tavan alabildiğince uzun olsun.. Pencerelerin yanında beyaz L şeklinde bir koltuk takımımız…
-
damla
içimizdeki sevgi bir bardak su gibi.. bardak bu kadar boşken taşamazsın çocuk. içindeki tüm sevgiyi saçamazsın, uzun zaman önce içinde kurumuş, sana ait olmayan bir şeyi, yeniden yerine gelmeden, taşıramazsın. .. içerideki sevgi o kadar kurumuş ki, birkaç su damlası gibi anlarla, koca bardak doldurmak o kadar zor ki. hele de bardak sızdırıyorken.. .. “dedi…
-
sonsuzluğa
artık korkuyorum yalnızlıktan. .. ne dilde kaderin kaldığı, ne de gönülde doğrunun kaldığı, öyle zor bir hayat ki önümüze sunulan.. .. beklemenin bu denli alışılmış olmadığı, umutların ısıtılamayan eller içinde kaybolduğu, yalnızlığın tepemizden bakan güneş gibi kavurduğu, koskoca bir hayat, bana dokunan.. .. sabah, akşam, gündüz ve gece.. sanki hepsi yalnızlığa birer hece.. .. hiç…
-
mutluluk kekleri
bazen neden yalnızlığı seçtiğimi, çok daha iyi anlıyorum. bazen içine düşsem de, kimsenin triplerine katlanamıyorum. .. kimsenin de benim mutsuzluğuma katlanmasını, hiç ama hiç istemiyorum. bu yüzden sevdiğim bir söz gibi, “biriyle mutsuz olacağıma, yalnız mutsuz olurum daha iyi.” düşüncelerini hep benimsiyorum.. .. ne bir kelimeyi, ne bir düşünceyi, bazen sadece sessizliği benimsiyorum. .. ve…
-
soğuk ve gri
şehr-i hüzün, bugün gri’sin yine.. kalabalık caddelerinde, yalnızlaştırıyorsun insanları.. mutluluğun rengi akmış yüzünden, tüm canlılığınla somurtuyorsun yine.. ve yine saklıyorsun ardında kalan güneşi.. .. ruhunu kaybetmiş bir beden gibi, alışmışsın yine gözünü karartmaya.. korkmuyorsun hiç, vermiyorsun insanlara ışığını.. korkuyorlar.. görmüyor musun ? .. inanmaktan kaçmak için, bahaneler ardına saklanan, küçücük elleri olan, bir sürü beden…
-
kayboluşun anahtarı
hislerim artık, bilinmezleri oynuyor. ne hissettiğimi bilmeden, yaşamam gerektiği gibi yaşıyorum.. .. oynadığım bu oyun bahçesi, çok tozlu.. göremiyorum hiçbir şey.. .. ağlamak istiyorum. parmaklarımda hep bir gözyaşı. anlamıyorum artık anlamsızlığı.. .. gece öyle soğuk ve manasız ki. üşüyorum sadece.. .. ellerim değil, vücudum değil, kalbim üşüyor.. .. sarmaladıkça buzlar etrafını, ısıtmak o denli zor…
-
kar tanesi
yine bir merdiven, ayak ucunda bekleyen, aynı çocuk.. .. umursamaz tavırlarıyla kendini kandırmaya çalışsa da; mümkün olmadığını çok iyi biliyordu. .. yukarıdaki kapıya ulaşmanın, çok zor olduğunu.. .. aslında belki de, oraya ulaşmak sandığından daha da kolay. ama ya kapı kapalıysa.. .. hep bu korkular, hayatları yönlendiren.. .. kapıyı çalmaya korktuğumuz kadar, zile basıp kaçarken…