düş
Ufak bir evimiz olsun istiyorum.. Yerleri koyu kahverengi parke olsun ve bitiminde beyaz duvarları başlasın. Alçılı dümdüz duvarlara sahip olsun. Aslında yerde halı olmasın. Belki sadece üzerine uzanılabilecek kadar bir halı olsun. Pencereleri upuzun olsun. Tabii ki…
damla
içimizdeki sevgi bir bardak su gibi.. bardak bu kadar boşken taşamazsın çocuk. içindeki tüm sevgiyi saçamazsın, uzun zaman önce içinde kurumuş, sana ait olmayan bir şeyi, yeniden yerine gelmeden, taşıramazsın. .. içerideki sevgi o kadar kurumuş ki, birkaç su damlası…
dört duvar
Yalnızlığın duvarlarını dışarıdan içeriye ördükçe, nerede sınırın daralacağını ve oradan nasıl çıkmam gerekeceğini öğrenemez hale geldiğimde, bazı şeyler için çok geç olduğunun farkına vardım. Aslında büyümek bu kadar karamsarlığın ardına saklanılabilecek duvarlar…
hep böyle değildim
Ben hep böyle değildim aslında. Sanırım depresif hallerin tapusunu almam, gerekenden biraz fazla uzun sürdü. Hayata karşı umutlarını taşıyan biriyken, karmaşanın içinde nedense çok fazla şeyin elimden düşüşünü izledim. Açıkçası bir anlamda eğlenmeyi severdim. Fakat…
gerçek olabilmek
Sonbahar.. Her zaman aitliğin en güzel mevsimidir olmuştur. Sevginin de, umudun da, yalnızlığın da.. Böyle bir mevsimde insan konuşmak istediği yerin cümleler olduğunu fark ettiği anda, kelimeler birbiri ardına sıralanıyor. Ufak anekdotlarla da olsa, kendimden bir…
kıymetli yalanlar
bize ait hayat farklı kalemlerle yazılmış sanki. herkesinki rengârenk süslerle doluyken, bizimkisi üç renkten ibaret. siyah, gri ve kahverengi.. .. renkleri sonradan öğrendim ben. karanlıkta yürümeyi öğrenince, ne renge ihtiyacınız oluyor, ne de aydınlığa.. .. ben…
parıltı
yalnızlıkla aşk birbirine zıttır aslında. bu tezat içerisinde bu kadar karmaşa ağır gelir ruha. tutunmaya çabaladığı dalların kaygan oluşu, daha da çok yorar insanı.. .. aşk bedene düşünce sonbahar gibi hissederim hep, ne zaman aşk duygularım kabarsa, ya sonbahar…
suskun
merakım çok belli konular hakkında, tonlarca sorum var ardında ve cevap “hiç yok”! .. en başta şu geliyor aslında: “insanlar benden ne istiyor?” .. hakikaten merak ediyorum, nedir insanların benimle derdi? cevaplayabilecek biri var mı ki? .. çevremdeki sanallıktan dem…
yanılsamalar
bir süredir yazmayı bırakmıştım sanırım. sessizliğe alışmak nedense daha güzel geliyor. .. yalnızlığa uzaktan yaklaşıp baktığımda, yaşadığım hayat denen algı tamamen bir illüzyonmuş. ne elde tutulur bir gerçek, nede dile gelir bir sonuç var ortada. .. bildiğim tek şey…
masal
yüzümü göğe çevirdim, gönlümü bir tek ona açtım.. yalnızlık benim umudumsa, çekmek için bu yola girdim.. .. anlaşılamayan biri olmak zorken, anlamsızlığın ortasında mahsur kaldım.. beni anlayan bir tek kişi varken, sessizlikte yine onu arıyorum.. .. benden uzak aşkla…
sonsuzluğa
artık korkuyorum yalnızlıktan. .. ne dilde kaderin kaldığı, ne de gönülde doğrunun kaldığı, öyle zor bir hayat ki önümüze sunulan.. .. beklemenin bu denli alışılmış olmadığı, umutların ısıtılamayan eller içinde kaybolduğu, yalnızlığın tepemizden bakan güneş gibi…
sessiz kelimeler
sokaklarda yürümek bazen acı veriyor, gülümsemelerden arınmış, gri olanı görmek.. umutlarım üzerimden çalınmış gibi hissetmesem de, karanlığın bir şekilde elini uzattığını bilmek.. .. yorucu karanlıklarda koşmak bu kadar uzakken, tam kucağına düşmek yine gözyaşı…
beyaz düşler
hayatın gelebileceği en uç noktada masumane bir aşkı yaşamaktı.. adını koyduğum bu huzurla, peri masalına ortak olmaktı.. .. hüznün derinizden döküldüğü, nefesinizin huzura dokunduğu, anlamsız boşlukların azalıp, anlamlı gülüşlerin galip olduğu bir; hayat.. .. hayal…
köprüden önceki çıkış
aşkların bir tek tarafını sevdim. hissettirdiği umutları yaşamayı.. .. aslında hayatta ne yaşayacağımı da, hep biliyordum. .. belki de bu yüzden hayatıma giren tüm kadınlara, tek ve bir adet kırgınlığım oldu.. kalbime atılan umut tohumları yeşerirken, hunharca üzerine…
aşk beynin kusurudur
neden bu kadar karışığım, ya da neden bu denli karışıklaşıyorum. bilmiyorum sebebini. .. sanırım o kadar aşktan bahsedip, sevmeyi bilemeyen birisiyim. kendimi anlatamamaya başlıyorum. elim ayağıma karışıyor galiba.. .. tüm hayatım boyunca, beklemeye o kadar alıştım…
nefes
bazen nefes almayı düşlüyorum, kendiliğinden çalışmayı bıraksa.. aklın orada kalsa, illa ki ayırman gerekse düşüncenin bi kısmını, yaşamak için.. .. aşkta böyle geliyor bana. aklının bir ucunda kalan şeyler, sürekli ayırdığın düşünceler. ellerinde kalan boşluklar…
pamuk hayatlar
bazen yanlış yollarda sürüklenirsin.. hata yapmayı sevip, görmezsin içinde ölen çocuğu.. zorla gömersin onu içinde en derine, nefessiz bırakılmış bir ceset gibi.. .. kaybolup gider içinde büyüttüğün umutlar.. ufacık bir toz tanesi gibi parça parça olur.. yaptığın…
mutluluk kekleri
bazen neden yalnızlığı seçtiğimi, çok daha iyi anlıyorum. bazen içine düşsem de, kimsenin triplerine katlanamıyorum. .. kimsenin de benim mutsuzluğuma katlanmasını, hiç ama hiç istemiyorum. bu yüzden sevdiğim bir söz gibi, “biriyle mutsuz olacağıma, yalnız mutsuz…